Fenerbahçe’nin başarılı file bekçisi İrfan Can Eğribayat, Türkiye Kupası şampiyonluğunun ardından Fenerbahçe Televizyonu’nda ‘Günün Röportajı’ programının konuğu oldu.
Türkiye Kupası zaferine, kariyerine ve kırılma anlarına, aile kavramına ve daha pek çok konuya değinen İrfan Can Eğribayat, şu açıklamaları yaptı:
‘TARAFTARIMIZA BU KUPAYI HEDİYE EDEBİLDİĞİMİZ İÇİN ÇOK MUTLUYUZ’
Türkiye Kupası zaferini değerlendirerek sözlerine başlayan İrfan Can Eğribayat, “Bizim için sezon güzel bitti çünkü bizim için önemliydi. Hedefimiz hem kupayı kazanmak hem de ligi kazanmaktı. UEFA’da da gidebildiğimiz yere kadar gitmek istiyorduk. UEFA’da ilk maçta Sevilla’ya karşı şanssız bir mağlubiyet yaşadık. Ligdeyse istediğimiz sonuçları alamadığımız zamanlar oldu. Taraftarlarımızı üzdüğümüzü takım içinde çok konuştuk. Bizler de çok üzüldük. Bize yakışmayan puanlar kaybettik. Buradan hem şahsım adına hem de takım arkadaşlarım adına tekrar bütün taraftarlarımızdan özür diliyorum. Ziraat Türkiye Kupası taraftarlarımızı bir nebze de olsa mutlu edebileceğimiz bir yerdi. Ziraat Türkiye Kupası boyunca iyi performans sergiledik. 5 maç oynamıştım, 3’ünde kaleyi gole kapatmıştım. Bu da hem iki yarı final hem final maçı olunca farklı oldu ki final maçında kaleye çok fazla top gelmedi. Takım olarak önde pres anlamında çok iyiydik. Bizim için güzel bitti. Taraftarlarımıza armağan olsun. Onların bu kupaya ihtiyacı vardı. Biz bunu hissediyorduk. Bize verdikleri tepkilerin de kupa hasretinden, bizim daha fazla başarılı olmamızı istemelerinden kaynaklıydı. Onlara bu kupayı hediye edebildiğimiz için çok mutluyuz. İnşallah önümüzdeki yıllarda daha fazla kupa kazanıp, onları daha çok mutlu edebiliriz.” dedi.
‘KENDİ KARİYERİMDEN ZİYADE FENERBAHÇE FORMASININ AĞIRLIĞININ FARKINA VARDIM’
Transferinin ilk gününden itibaren hazır olmaya çalıştığını söyleyen file bekçisi, “Ben buraya geldiğimde ikinci kaleci olduğumu biliyordum. Altay takım kaptanı ki Altay benim 17-18 yaşından beri çok yakın arkadaşım. Keza milli takımlarda da beraberdik. İkinci kaleci olarak geldiğimin bilinciyle ‘forma gelir mi’ diye her defasında çalıştım, hazır oldum ki forma geldiğinde çok hazır bir İrfan da yoktu. Bunu da her zaman söyledim. Bu konuda da sağ olsunlar Özcan Hoca, Yasin Hoca benim yeteneğime çok güvendikleri için kilo verdiğim zaman çok farklı noktalara gelebileceğimi, biraz çabuklaştığım zaman çok farklı noktalara gelebileceğimden bahsettiler. Biz de bunlara yönelik çalışmalar yaptık. Ben yedek kulübesindeyken de enerji vermeye çalıştım.” şeklinde ifade etti.
‘CAMİANIN AĞIRLIĞINI GÖRÜNCE BASAMAKLARI HIZLI ÇIKMAYA BAŞLADIM’
Kariyerinin Fenerbahçe’den sonra bambaşka bir seviyeye çıktığını söyleyen İrfan Can, “Takım gol attığında ya da son dakikada gelen goller esnasında içimde öyle bir patlama oluyor ki… Kazanmayı çok istiyorum. Ben Adanaspor’da da, Göztepe’de de hep çok istedim, hep başarılı olmak istedim. Ama bazen kendi özel hayatımda sorunlar yaşadım, takımlarımda bazı sorunlar yaşadım. Bu, benden kaynaklı oldu, takımdan kaynaklı oldu, taraftardan kaynaklı oldu tabii ki. Öyle olduğu için de hep başarıya giden yolda merdivene takılıp geri düştüm. Geçen sezon Göztepe’de son haftalarda oynamadım. Orası biraz kötü de bitmişti. Belki de orada merdivenden 10 basamak aşağıya düşmüştüm. Ama buraya gelince hem bu armanın ağırlığı hem de camianın ağırlığını görünce basamakları hızlı hızlı çıkmaya başladım. Çünkü başarılı olmayı çok istiyorum.” dedi.
‘ÇOK ÇALIŞTIM, ÇOK MÜCADELE ETTİM VE FUTBOLDA BU NOKTALARA GELEBİLDİM’
Her zaman hayallerinin peşinden koştuğunu ve kariyer basamaklarını bu sayede çıktığını aktaran İrfan Can Eğribayat, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Adanaspor 2007 yılında yeniden kurulmuştu. Babam da çok koyu bir Adanaspor taraftarıdır, bana da onu aşılamıştı. Biz hiçbir zaman büyük takım tutmadık, hep Adanasporluyduk. Yani ya Adanasporlusundur ya da Adana Demirsporlusundur, şehrin takımını tutmak zorundasın. Ben çok erken A Takıma çıktım. Adana 5 Ocak Stadyumu’nda oynamayı çok istiyordum. Her antrenmanda o statta oynamayı hayal ederdim. Kimseye bahsetmediğim hayallerim de var. Hepsi gerçekleşti çok şükür, son bir tane kaldı o da A Milli Takımda oynamak. Bir sene geç ya da bir sene erken, önemli olan hayallerin gerçekleşmesidir. Nitekim Adana kariyerim de öyle başladı. Eyüp Hoca sağ olsun benimle hep ilgilendi. Çok çalıştım, çok mücadele ettim ama futbolda bu noktalara gelebildim. Benim 14,5 yaşımda kampa gönderdiler. Kamp ortamı bambaşka bir ortam. Çünkü Adanaspor altyapısında çok düzgün bir çalışma ortamımız yoktu. A Takıma çıktığım zaman yaşımdan da ötürü biraz kaldıramadım orayı. Sonra beni altyapıya geri yolladılar. Çok üzülmüştüm ve o benim dönüm noktalarımdan bir tanesidir. Ben hep çalışmaya devam ettim. 1 ay sonra tekrar A Takıma çıktım. Çünkü A Takımda olan bir kaleci kiralık olarak başka bir takıma gitti ve ‘İrfan sen geri gel, burada dördüncü kaleci olarak devam et’ dediler. Kariyerimde çok etkisi olan bir başka isim Mustafa Şentabaklar’dır ve onunla saha içinde inanılmaz çalışmalar yaptık. Saha içinde hep ekstra işler yaptık. Kendimizi fazlasıyla futbola verdik. Onun sayesinde fiziksel olarak da kendimi geliştirebilmiştim Daha sonrasında henüz 17 yaşına girmeden Eyüp Hoca takımın başına geldiğinde hiç tereddüt etmeden beni kaleye koydu. Öylelikle benim profesyonel Adanaspor kariyerim de başlamış oldu. Bazen genç kaleci kardeşlerimden Ertuğrul’la da konuşuyoruz, ‘Burada oynayamıyorum, ne yapmam lazım?’ tarzında sohbet ediyoruz. Benim de Adanaspor’da oynamadığım dönemler oldu ama şansımın yanımda olduğu anlar yaşandı ve kaleye geçebilmiştim. Her sene iki, üç maç oynadım ve o maçlarda iyi performans sergilediğim için Adanaspor, Süper Lig’den düştüğünde 19 yaşına yeni girmiştim ve bir anda ‘Adanaspor’un birinci kalecisi oldun’ dediler. Öylelikle Adanaspor’da 3 sezon geçirdik, elimizden geleni yapmaya çalıştık.”
‘TARAFTARIN BU ARMAYA, BU CAMİAYA NE KADAR SEVGİ DUYDUĞUNU GÖRDÜM’
Taraftarlarla ilgili konuşan İrfan Can Eğtibayat, şöyle konuştu:
“18 yaşındayken, Adanaspor da Süper Lig’deydi. O zamanlar oynatmıyorlardı, çalışıp bekliyorduk. U21 Ligi vardı, ben de U21 Ligi’nde Fenerbahçe’ye karşı oynadım. Daha sonrasındaysa U21 takımı oyuncuları A Takım maçını izlemeye gidiyorlardı. Ben, ilk kez İstanbul’da büyük bir stadyumda maç izledim, o da Fenerbahçe’nin stadıydı. Ben orada taraftardan çok etkilenmiştim. ‘Burası inanılmaz bir yer’ dedim. Adana’da taraftar geliyor, tribün oluyor vs. ama hiçbir şeymiş gibi bir algıya da kapıldım. Ki o zamanlar Volkan Demirel oynuyordu. Volkan ağabeye bakıyordum, onu izliyordum. Orada da ‘Bir gün burada oynayabilir miyim?’ diye içimden geçiriyordum. Orada anladım ki Fenerbahçe kulübünün farklı bir ambiyansı var. Daha sonrasındaysa Fenerbahçe’ye transfer oldum, hemen Slovácko’ya gittim ki daha önce duymadığımız takımdı. Stada gittik, sahaya çıktım ve bir baktım ki Fenerbahçe taraftarı doldurmuş stadı. Bizi hiçbir yerde bırakmıyorlardı. Bu armaya, bu camiaya ne kadar sevgi duyduklarını gördüm. Sevilla deplasmanına da geldiler ki orada büyük sıkıntılar da yaşadılar. Sağ olsunlar bizi hiçbir yerde yalnız bırakmıyorlar. Son olarak kupa finalinde de gördük, stadın 3’te 2’sini bizimkiler almıştı, çok da güzel bir ambiyans vardı. Taraftarlarımız bu süreçte beni biraz da Volkan Demirel’e benzettikleri için sevmeyen insan da beni sevmeye başladı. Nitekim tanımayanlar daha yeni yeni tanımaya başladı. Sağ olsunlar beni çok seviyorlar, ben de onları çok seviyorum. İnşallah önümüzdeki senelerde de birbirimize olan bu bağımız, sevgimiz artarak devam eder. Ben de inşallah uzun yıllar burada oynayabilirim.”
‘ÖNÜMÜZDEKİ SEZON DA BİZE İNANMAYA DEVAM ETSİNLER’
Son olarak yeni sezon ile ilgili görüş ve düşüncelerini paylaşan file bekçisi, “Ben ilk geldiğim andan itibaren bu kulübün büyüklüğünü anladım. İnsan böyle bir camianın içine girince daha iyi anlıyor. Taraftarın isteği, arzusu… Çalışanlar dahi çok fark ediyor. Kulüp için çalışan çok kişi var burada. Bunları gördüğünüz zaman siz de çıkıp bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Kendi oyununu, kendi kariyerini düşünmediğin çok zaman oluyor. ‘Ben kulüp için bir şey yapmak istiyorum, bu kulübün buna ihtiyacı var, benim o zaman orada olmam gerekiyor’ tarzında çok fazla an yaşadım bu sene. Yeni sezon inşallah bizim çok çok daha güzel olur. İnşallah uzun yıllar da burada kalabilirim. Tabii ki gelenler, gidenler olacak. Kadro planlamasını Başkanımız, Yöneticilerimiz, yeni gelen hocamız yapacaklardır. Ama ben bu aile ortamının bozulacağını düşünmüyorum çünkü hem Başkanımız hem de Yönetimimiz, transfer ettikleri oyuncuların sadece bireysel performanslarına değil karakterlerine de bakıyorlar. Fenerbahçe’ye layık bir oyuncuysa buraya getirmeye çalışıyorlar. İyi bir sezon olacak diye düşünüyorum. Tabii ki kamp dönemini de çok iyi geçirmemiz gerekiyor. Taraftarlarımız bize inanmaya devam etsinler. Çünkü biz onlara inanıyoruz, güveniyoruz. Onları çok seviyoruz. Hangi oyuncuyla konuşursam konuşayım herkes taraftar hakkında iyi şeyler söylüyor. Düşünün bu takım çok fazla ıslıklandı, bu takıma çok tepki de geldi ama ona rağmen herkes şunun bilincinde taraftar başarıya aç, taraftar bir başarı gelmesini istiyor. Biz de oyuncu grubu olarak bunun farkındayız. Bu sezon elimizden gelen bu oldu, Ziraat Türkiye Kupası oldu. Önümüzdeki sezon da bize inanmaya devam etsinler, biz onlara inanıyoruz, güveniyoruz. Güzel aile ortamı içerisinde nice kupalar kazanabiliriz. Şunu da söylemek istiyorum; ben 6 sene boyunca çok mücadele ettim. Ama o kilit Fenerbahçe’de açıldı. Belki bu kupa da bizim o kilidimizi açacaktır. İnşallah daha niceleri olacaktır. Ben buna kalpten inanıyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
Bir yanıt bırakın