Kumluca ilçesi sahilinde, 14 Ağustos 2020’de yaklaşık 14 metre boyunda ölü kaşalot balinası karaya vurdu. Önce bulunduğu sahile gömülen kaşalot balinası, 2 ay sonra Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından çıkarılarak İstanbul’a taşındı. Balina, bilimsel çalışmalar ve iskeletini müze materyali haline getirmek için İstanbul’da yeniden gömüldü. Balinanın iskeletini oluşturan kemikleri, yaklaşık 3 yıl sonra 7 saat süren kazı ve temizleme çalışmaları sonucu gömüldüğü yerden çıkartıldı.
3 YIL GÖMÜLÜ KALDI
TÜDAV Başkan Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. M. Arda Tonay, Kumluca sahilinde karaya vuran kaşalot balinasının yerel yetkililer tarafından gömüldüğünü belirterek, “Gömüldüğü yer denize çok yakındı. Daha sonra kemiklerini bulamayacağımızı bildiğimizden iki ay sonra Kumluca Belediyesi ve Mavikent Jandarma Karakol Komutanlığı’nın yardımlarıyla kumsaldan çıkardık ve İstanbul’a vakfımıza getirdik. Burada kontrollü ve düzgün bir şekilde tekrar toprağa gömdük ve şimdi 3 yıl sonra iskeletini oluşturan kemikler elimizde” dedi.
MİDESİNDEN PLASTİK ÇÖPLER ÇIKARTILDI
Kaşalot balinanın yaklaşık 13-14 metre boyunda, ergin bir birey olduğunu tahmin ettiklerini söyleyen Doç. Dr. Tonay, “Karaya vurduğunda oldukça bozulmuş bir haldeydi. Nekropsi çalışması da yapılamadığından ne yazık ki ölüm sebebi hakkında bir şey söylemek güç. Ancak kumsalda kemiklerini ararken şans eseri plastik bidon içerisinde mide içeriğinin bir kısmını (kafadanbacaklı gagaları) bulmamız, balinanın bu türde çok sık karşılaşılan deniz çöpleri yuttuğunu göstermekteydi. Tabi bunun ölüm sebebi olup olmadığını bilmiyoruz ama bu yüzden bir sağlık sorunu yaşamış olabilir” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN İKİNCİ KAŞALOT BALİNA İSKELETİ
Türkiye denizlerinde yaşayan 12 tür deniz memelisi üzerine 25 yıldır bilimsel çalışmalar yapan TÜDAV ekibi için bu bireyin çok değerli olduğuna işaret eden Doç. Dr. Tonay, “Çünkü ilk kaşalot örneğimiz. Hatta Türkiye için bir ilk olan mide içeriği makalemiz yayımlandı. Şimdi kemiklerini de çıkardık. Öncelikle kemikleri temizlemeye başlayacağız, daha sonra kurutup, ölçümlerini yapıp birleştirerek iskeletini oluşturacağız. Böylelikle Türkiye’nin ikinci kaşalot balinası iskeleti sergilenmeye uygun hale gelecek. Daha önce 2000 yılında Yumurtalık sahilinde karaya vuran 10 metre boyundaki uzun balinanın iskeletini yapıp, İstanbul’da çeşitli müzelerde ve fuarlarda sergilemiştik. Şimdi iki balina iskeletimiz olacak. Açıkçası nerede sergileyeceğimizi bilemiyoruz, İstanbul’da keşke kapsamlı bir Doğa Tarihi Müzesi olsa, bunun İstanbul için büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz” dedi.
57 TONA KADAR ULAŞABİLİYORLAR
Kaşalotların diğer adıyla ispermeçet balinalarının tüm dünya okyanuslarının yanı sıra Akdeniz’de de görülebilen kozmopolit bir dişli balina türü olduğunu anlatan Doç. Dr. Tonay, “Kıtasal yamaçların en derin bölgelerini çoğunlukla 1000 metre derinliğe sahip alanları tercih ederler ve buralarda yaşayan kafadanbacaklılarla beslenirler. Derine dalma rekortmenlerinden biri olan kaşalotların 3200 metreye inebildiği, 2 saatten daha fazla nefes tutabildiği bilinmektedir. Yaklaşık 4 metre ve 1 ton ağırlığında doğuyorlar. Dişiler maksimum 12 metreye, erkekler 19 metreye ve 57 tona ulaşabilir” dedi.
YAKLAŞIK 2 BİN 500 BİREY KALDI
Kaşalot balinaların nesli tehlike altındaki türler arasında yer aldığına dikkat çeken Doç. Dr. Tonay, genetik olarak ayrılmış Akdeniz alt popülasyonun yaklaşık 2 bin 500 ergin birey olduğunun tahmin edildiğini söyledi. Doç. Dr. Tonay, Akdeniz’e yerleşik bu türün, Türkiye’nin en derin bölgelerinde, özellikle Kumluca- Fethiye, Çeşme- Kuşadası ve Gökçeada açıklarında kimi yerde aniden derinleşen kıyıya yakın bölgelerde, geçen haftalarda Fethiye ve Marmaris’te, salı günü Çeşme’de olduğu gibi her yıl gözlenebildiğini kaydetti.
SON 50 YILDA 6’NCI KARAYA VURMA VAKASI
Son 50 yılda Türkiye’de 6 adet kayıtlara geçmiş kaşalot balinası karaya vurma vakası olduğunu belirten Doç. Dr. Tonay, türün Akdeniz’de karşılaştığı en önemli tehditleri; akıntı ağları ile yapılan illegal balıkçılık, gemilerle çarpışma, insan kaynaklı gürültü, plastiklerin yutulması ve kimyasal kirlilik olarak sıraladı. Doç. Dr. Tonay, “Kaşalotlar veya gagalı balinalar gibi derin dalış yapabilen balinalar yüzeye nefes almaya çıktıklarında dışkıladıkları zaman, bunu mikroskobik fitoplanktonlar kullanıyor ve fotosentez yapıyorlar. Bizim soluduğumuz havanın yüzde 50’si de fitoplanktonlardan geliyor. Sistem en büyüğünden en küçüğüne kadar bir denklem halinde çalışıyor. Biz ne yazık ki ne denizlerimizi yeteri kadar tanıyoruz ne de yeteri kadar koruyoruz” diye konuştu.
Bir yanıt bırakın