Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Deniz Demir, dünyaya gözlerini Erzurum’un Karayazı ilçesinde açtı. Annesi ev hanımı, babası memur emeklisi olan Deniz, Demir ailesinin beş çocuğundan biri olarak mutlu bir çocukluk geçirdi. İlk, orta ve lise eğitimini ilçede başarıyla tamamlayan Deniz, Atatürk Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Peyzaj Mimarlığı bölümünü kazanmasıyla birlikte Erzurum’un merkezinde yaşamaya başladı. Bir taraftan okuyor diğer taraftan ise çalışarak harçlığını çıkarıyordu. Bu dönemde ticarete karşı büyük bir ilgi duymaya başlayan Deniz, üniversitenin ilk senesinde bir peyzaj firmasında çalışmaya başladı. İş hayatına atılmasıyla birlikte zaman içinde geleceğe yönelik hayalleri de şekillendi. Aklında hep kendi işini kurmak vardı. Okuldan mezun olur olmaz bu hayalini gerçekleştirdi ve kendi peyzaj firmasını kurdu. Firması Erzurum, Erzincan, Kars, Van, Ağrı ve Ardahan’daki resmi kurumlara peyzaj ve bahçe düzenlemesi gibi hizmetler veriyordu. 2011 yılında kurduğu firmada elde ettiği başarılarla 10 yıl boyunca adından söz ettiren Deniz, 2022 yılına geldiğinde ise herkesi şaşırtarak mimarlığı bıraktı ve doğup büyüdüğü ilçeye dönerek hayvancılık yapmaya başladı. Peki neden böylesine radikal bir karar almıştı? Deniz Demir, herkesi şaşırtacak hikâyesini SEN ANLAT için paylaştı.
“Hayvancılık yapma kararı almam aslında çocukluğuma dayanıyor. Yaz aylarında çocuklar, kuzuları otlatmak, hayvanları toplamak ve saymak gibi ufak tefek işlerle uğraşırdı. Ben de küçüklüğümden beri hayvancılığı seviyorum. Küçükbaş hayvan benim için farklı bir dünya. Sevdiğim için de ilçemde bunu yapıp başkalarının da bunu başarılabileceğini göstermek istedim. Hatta ben şu anda burada kadın kooperatifi kurmayı planlıyorum. Kendini ifade edemeyen, teknolojiden uzak, yaptığı işi tamamen geleneksel yöntemlerle yapan bir kadın figürümüz var. Ben bu kadınların hayatlarının neresine dokunabilirim bilmiyorum ama onlara destek olmak istiyorum.”
3 KEÇİYLE BAŞLADI, 3 YILDA 350’YE ÇIKARDI
Her şeyi bir kenara bırakıp aklındaki şeyi yapmayı kafasına koymuşyu. 15 bin nüfuslu bir ilçede sevdiği işi olan hayvancılığı yapacaktı. Deniz Demir, ilk olarak yola 3 keçiyle başladı ve onların evin bahçesine getirdi. Zaman ilerledikçe hayvanlarla ilgilenmenin bir iş olarak da yapılabileceğini iyice kabul etti ve zamanının neredeyse tamamını hayvanlara adamaya başladı. Çünkü 1 hayvan da olsa 100 hayvan da olsa onların her birine vaktinin neredeyse tamamını harcaması gerekiyordu.
Hayvancılık ile ticareti birleştirme kararı alan genç kadın işe yavaş yavaş koyuldu. Hayvancılık artık onun için bir hobi olmaktan çıkmış, çoktan bir meslek haline gelmişti. Hayvanlarının sayısı önce 60’a, daha sonra yavrularla birlikte 120’ye çıktı. 3’üncü yıla gelindiğinde bu sayı tam 350’ye ulaşmıştı bile.
‘SENİN BAKTIĞIN HAYVAN ETLENMEZ, ELİNDE KALIR’
Ailesi dâhil herkes, Deniz’in hayvancılık yapması karşısında hem şaşkın hem de negatif düşünceler içindeydi. Herkes ona, “Başaramazsın, yapamazsın, tek başına zor” dedi. Bunu diyenler pek de haksız sayılmazlardı. Çünkü küçükbaş besiciliği zordu. Yaz aylarında hayvanın her gün sabah 06.00’dan akşam 19.00-20.00’ye kadar merada olması gerekiyordu. Akşam da farklı bir sorumluluk istiyordu. Kış aylarında ise iki öğün yemlenmesi ve doğum zamanında neredeyse 24 saat ahırda geçiyordu. Sonrasında 60-70 günlük bir süreç ve emek gerekiyordu. Hiç kimse bunların hepsini bir kadının yani Deniz’in tek başına yapabileceğine inanmadı.
“İlk olarak 60 anaç için uğraştım. Otlattım, doğumlarında yardımcı oldum. Hayvan sayısı az olduğu için benim için çok kolaydı. İkinci yılda anaçlar 160 civarına çıkınca biraz zorlandım ama pes etmedim. İlk yıl aldığım tepkiler biraz olumsuz biraz da komikti. Çünkü kadın çoban olduğum için benimle dalga geçtiler. ‘Senin otlattığın hayvandan bir şey olmaz. Etlenmez, elinde kalır’ dediler. Hayvanları piyasanın yüzde 15-20 fazlasına sattım. Bunu başardım çünkü ben o hayvanlara yakın ilgi gösterdim, emek ve zaman harcadım. Onlar da bana bunun karşılığını verdi. Parasal anlamda da beni çok mutlu ettiler. Süt ve peynir sattım. İlk yıl bana gelen olumsuz tepkiler yerini bana çoban olmak isteyenlere bıraktı. Bu sefer bana ‘Senin hayvanlarına bakalım, otlatalım’ dediler ama ben kabul etmedim. Geçtiğimiz yazda yine hayvanlarımın çobanlığını ben yaptım.”
‘KADIN ÇOBAN OLDUĞUM İÇİN DIŞLANDIM’
“Kadın çoban olduğum için çok şaşırıyorlar” diyen Deniz, “Dağlarda ve meralarda çobanlar oturup çay içerlerdi. Yanlarına çağırmamaları beni üzerdi. Herkes günü bir arada geçiriyor ve sohbet ediyor. Beni yanlarında istemedikleri için dışlandığımı hissederdim” diyerek ekmek parasını kazanırken aslında pek de hoş şeyler yaşamadığını söyledi.
Hayvancılığın üçüncü yılında hiç kimseden olumsuz bir tepki almadığını anlatan Deniz, “İnsanlar hayvanlarla ilgili benden bilgi almak için sorular sormaya başladı. Başarmak ve örnek alınmak beni çok mutlu etti. Olumsuzluk hayatın her yerinde var. Önemli olan inatla o olumsuzluğun üstüne gitmek, başarmaya uğraşmak. Bir dağın tepesine çıkmak istediğinizde dağın eteğindeyken zorluklarını anlatıp sizi vazgeçirmeye çalışanlar olacak. Ancak sizin başarmak için zirveye çıkmanıza gerek yok. Başarmak için dağın eteğindeyken kendinize ve başaracağınıza inanmanız sizi zirveye çıkmış kadar mutlu eder” dedi.
‘HAYVANLARI ANALİZ ETMEK ÖNEMLİ’
Peki bir çobanın günü nasıl geçer? Yaz aylarında bir çoban için günün saat 05.00’te başladığını söyleyen Deniz, “Yavru ile anneyi birleştirir, süt sağarım. Erzakımı hazırlar, eşeğimi yüklerim. Köpeklerimi besleyip, 06.30’da evden çıkarım. Hayvanlarımı meraya bırakırım. Küçükbaş hayvan saat 11.00’e kadar otlar. 11.00’de yatar saat 14.00’e kadar gölgede dinlenir. Hayvanlar dinlemeye başladığında bir gölgede ateşimi yakıp çayımı demlerim. Hatta bölge güvenliyse biraz uyurum. 14.00 gibi hayvanlar gölgeden çıkar. Tekrar otlamaya başlar. Ben de onları iyi analiz ederim. Rahatsız ya da hasta olan var mı diye. Akşam 19.00-20.00 gibi artık eve dönüş yolculuğu başlar” diyerek 2 bin 400 rakımlı coğrafyada geçen bir gününü anlattı.
‘800 KİLO KEÇİ PEYNİRİ SATTIK’
Annesi ve kardeşinin eşiyle amatör olarak yaptıkları süt işletmeciliğinde bu yıl kilosu 250 TL’den yaklaşık 800 kilo civarında keçi peyniri sattıklarını açıklayan Deniz, “Keçinin kazancı sadece keçi peyniri değil. Her yıl kuzu satıyorsunuz. O da büyük bir getiri. Bu yıl 250 hayvan sattım. Onların da rakamsal bir değeri var. Şu anda amatör olarak yapıyorum ama ileriki dönemlerde işletmem profesyonelleşecek. Çalışanlarım olacak, hayvan sayım çoğalacak. Çok güzel hibe teşvik destekleri var. Bu işi çok iyi yerlere taşıyabilirim hatta bu işte şirketleşebilirim. Bunun için de tabii ki zaman gerekiyor” diyerek ticareti bilen biri olarak bu işte acele etmeden sakin adımlarla ilerleyeceğini dile getirdi.
‘Benim de bir hikâyem var’ diyorsan, en önemli konuğumuz olarak seni de bekliyoruz: [email protected]
Bir yanıt bırakın