“Gizli servisler, devletlerin bağışıklık sistemleridir.”
MİT’in 97. kuruluş yıldönümü (Milli İstihbarat Teşkilatı) Etimesgut’taki “kale” diye anılan
görkemli tesislerinde kutlandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT’in yeni Başkanı İbrahim Kalın “güçlü, ulusal ve bağımsız istihbaratın önemini” vurgulayan konuşmalar yaptılar.
Gerçekten MİT “ulusal ve bağımsız istihbarat” anlamında da büyük aşamalar kaydetmiş bulunuyor.
Mossad, CİA ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının istihbaratları ile büyük ölçüde beslendiği yıllar gerilerde kaldı.
İRİS VE HERMES
Yunan mitolojisinde İstihbarat Tanrıçası İris’ti. Simgesi gökkuşağıydı. (Çağımızda bu simgeyi LGBT aldı.) Gökle yeri birleştiren bir yay çizerek gökkuşağının gökten yere haber ilettiğine inanılırdı.
Hermes ise İstihbarat Tanrısıydı.
“Zeus’un habercisi” diye tanımlanırdı.
Hermes “Tanrıların en kurnazı ve en hızlısı” sayılırdı. Yani…
Bir istihbaratçıda aranan özellikler…
İLK CASUSLAR YAHUDİYDİ
Tarihin ilk casuslarının “Yahudi oldukları” inancı yaygındır. Yahudi kutsal metinlerinde istihbaratla ilgili çok sayıda bahis vardır. Anlatayım:
İbrani İnciline göre Musa öldükten sonra, Rab, onun yardımcısı Nun oğlu Yeşu’ya görev verir.
Bu görev doğrultusunda Yeşu, İsrail’e iki casus gönderir.
Gidin, ülkeyi, özellikle de Eriha’yı (Batı Şeria) araştırın der.
Casuslar yola çıkarlar.
Rahav adlı bir fahişenin evine gidip geceyi orada geçirirler.
Rahav onlara gereken bilgiyi verir ve onlara şöyle der:
“Rab’ın bu toprakları size verdiğini biliyorum. Buradaki insanlar, Rab’ın sizin için Kızıl Deniz’in sularını kuruttuğunu duydular. Sizden korkuyorlar. Ben size yardım ediyorum, siz de bunun karşılığı olarak babama, anneme, erkek, kız kardeşime ve ailelerine bir zarar gelmeyeceğine dair söz verin.”
İki Yahudi “Rab bize bu toprağı verdiğinde sana ve ailene iyi davranacağız”
diye söz verirler. Tevrat’taki bu kıssaya göre tarihin ilk “çift taraflı casus anlaşması”
böylece Rahav adı verilen fahişe ile
Yahudiler arasında gerçekleşmişti. Bu bağlamda Yahudilerin istihbaratla ilişkisinin kökleri binlerce yıl önceye dayanır.
………………….
İsrail’in iç istihbarat örgütü Şin Bet’in kurumsal özdeyişi Tevrat’tan alınmadır: “İsrail’in koruyucusu ne uyur, ne uyuklar…” (7 Ekim 2023 Hamas’ın barbarca baskınında Şin Bet uykudaydı.) Mossad’ın özdeyişi ise Süleyman’dandır. “Yol göstereni olmayan ulus düşer, danışmanı bol olan güvendedir.”
YİT…
Osmanlı’daki istihbaratın “örgütlü”
olarak tanımlanabilecek ilk teşkilatı YİT’tir. (Yıldız İstihbarat Teşkilatı)
Abdülhamid, hatıratında bu teşkilatı neden kurduğunu şöyle anlatır:
“Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı.
Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya bu düşünceyle karar verdim.
İç düşmanlarımın jurnalcilik dedikleri teşkilat budur.”
Ancak giderek YİT, Abdülhamid’in tahtına yönelik tehditleri, komploları ortaya çıkarmaya dönük bir hafiye örgütüne dönüştü.
Gene de Abdülhamid kendinden önceki sultanların başaramadığı şeyi başarmıştı.
Türk İstihbarat sistemindeki yabancı etkisini YİT’le -olabildiğince- kırmıştır.
Örnek için tarihten bir sayfa açalım…
“O dönemde İngilizler başta olmak
üzere batılı güçler, Ermeni ayaklanmalarına destek veriyorlardı.
Hatta İngiliz büyükelçisi, Abdülhamid’e “daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz” diye sorar.
Abdülhamid İngiliz büyükelçisine -YİT’ten kendisine gelen ayrıntılı rapora dayanarak – “filan gün, filan saatte, Karadeniz’in filan noktasında karaya çıkararak Ermenileri silahlandırmak için şu kadar sandık malzemeyi Ermenilere teslim eden İngiliz gemisinde kaç silah bulunuyorsa o kadar Ermeni öldüreceğiz” cevabını verir. (Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu Yayınlarında anlattığı bir söylentidir bu.)
YİT tarihimizin batılılaşma etkisinden en uzak istihbarat örgütüydü.
O nedenle de “bağımsızdı” denebilir.
Abdülhamid sürekli kuşku duyan, çevresindekilere güvensiz, komplo arayışları içinde bir sultandı.
Başta Sherlock Holmes’in maceraları olmak üzere Avrupa’da yayınlanan pek çok polisiye edebiyat yapıtını, Yıldız Sarayı’nda kurdurduğu özel büroda tercüme ettirerek okumaktaydı.
Abdülhamid’in sadece “istihbaratın” değil bu topraklardaki “psikolojik harbin” de ilk uygulayıcısı olduğunun altını çizelim.
TEŞKİLAT-I MAHSUSA
Abdülhamid’i deviren İttihat ve Terakki subayları 1908 tarihli bir kararnameyle YİT’i kaldırdı. Yerine Teşkilat-ı Mahsusa’yı kurdu.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk Başkanı Kurmay Binbaşı Süleyman Askeri’ydi.
30 bin kişilik paramiliterleri olan, Osmanlı coğrafyasının her yerinde aktif muazzam bir örgüttü.
Hatta Mustafa Kemal, Libya’dayken “Mustafa Şerif” adına düzenlenmiş bir kimlik belgesiyle Teşkilat-ı Mahsusa’da görev yapmıştı. Enver Paşa kaçmadan önce Teşkilat-ı Mahsusa yönetimine “teşkilatı resmen lağvedeceksiniz ama gerçekte varlığını sürdürecek” talimatını vermişti.
Teşkilat gene de yaşayamadı.
KARAKOL CEMİYETİ VE MİM MİM
Milli mücadele döneminde gizli direniş grupları kurulmuştu.
En bilineni karakol cemiyetidir.
Zabitan, Yavuz, Hamza, Mücahit,
Muharib, Felah, İmalat-ı Harbiye, Muavenet-i Bahriye, Namık, Ferhat, Kerim, Fethiye, Deniz grupları ile askeri polis teşkilatı da önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.
Fakat en önemlisi Mustafa Kemal’in direktifiyle ve TBMM kararıyla kurulan kısa
adı “M.M. (Mim Mim)” olan Müdafaa-i
Milli adlı istihbarat grubudur.
Mim Mim asker ve sivil kadrolarıyla İstanbul’da ciddi bir ajan ve haber ağı kurmayı başarmıştı. Anadolu’ya silah ve cephane sevki faaliyetlerini organize etmişti. Mim Mim faaliyeti İstanbul’un kurtuluşundan sonra
5 Ekim 1923 tarihinde sona ermiştir.
…………………….
Türkiye’nin ilk Milli İstihbarat Teşkilatı MEH/MAH, sonrasında MİT ve Dünya İstihbarat Servislerinden anekdotlar bir sonraki yazıya…
…………………….
Not: Bu yazıda Ferhat Ünlü’nün önemli çalışması “MİT Efsanesi -İstihbaratın Gayri Resmi Tarihi” , Ender Güner’in “İstihbarat-Ekoller, Kurumlar, Askeri İstihbarat” kitaplarından,
Today I Found Out sitesi ve diğer açık kaynaklardan yararlandım.
Bir yanıt bırakın