Vefa ve minnettarlık insana mahsus en güzel duygulardan birisidir. Kişi kendisine iyilik yapan, yardımına koşan, elinden tutanlara karşı her zaman bu duyguları besler. Minnettarlık ve vefa duygusu çeşitli şekilde gösterilir. Miras hukukunda da minnettarlığın hukuki göstergeleri var. Bu, yasal mirasçılara göre daha fazla gözetme, yasal mirasçı olmayanı mirasçı olarak atama, belirli bir malı miras bırakma gibi hukuki yollarla olabilir.
Ancak miras bırakan, yasada düzenlenen hukuki yolların dışına çıkarak farklı bir yolla da minnettarlığını kendisi daha hayattayken hukuki sonuç doğuracak şekilde göstermek isteyebilir. Örneğin belirli bir malı açıkça miras bırakmak yerine, onu satış veya bağış gibi göstermeyi deneyebilir. Böyle ölüme bağlı tasarruflar dediğimiz diğer yollar, kişi vefat ettiğinde hukuki sonuç doğururken, satış veya bağış kişi daha hayattayken sonuç doğurmakta ve mirasçı da daha ölmeden bunu bizzat sağlamakta ve görmektedir.
Rahmetli Dursun Amca da öyle yapmak istemiş ve daha kendisi hayattayken, tapuya giderek küçük oğlunun eşi olan gelini Melahat Hanım’a oturdukları evi satıp devrini yapmıştı.
Mirasçılar dava açtı
Dursun Amca vefat edince, diğer çocukları ve önceden vefat etmiş olan oğlunun çocukları olan torunları babalarından ve dedelerinden miras kaldığını düşündükleri evin satışını yapıp parasını paylaşmak istediklerinde bu gerçekle karşılaştılar. Babaları hayattayken evi yengelerine, gerçek değerinin dörtte biri fiyatına satmıştı.
Ama diğer yasal mirasçılar bu satışın gerçek bir satış olmayacağı, çalışmayan ve ev kadını olan yengelerinin bu evi alacak maddi gücünün asla olmadığı, satış gibi gösterilen bu işlemin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığı, evin gerçek değerinin tapuda gösterilenden dört katı fazla olduğu iddiası ile hemen muris muvazaası denilen davayı açarak satışın ve tapunun iptalini, taşınmazın yasal mirasçılar adına payları oranında tescili talebi ile dava açtılar.
Minnet ve vefa
Uyuşmazlık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na kadar geldi. Yargıtay HGK, 1913 doğumlu Dursun Amca’nın 23.04.2004’te öldüğünü, geriye yasal mirasçı olarak büyük oğlu Ahmet ve kendisinden önce ölen oğlu Mehmet’in iki çocuğu ile küçük oğlu Temel yasal mirasçısı olduğunu saptadı. Temel hariç davacı yasal mirasçıların davalıları ise Temel’in eşi Melahat’tir.
HGK Melahat Hanım’ın 1973’ten beri Dursun Amca ile aynı avluda yaşadığını, bu tarihten itibaren eşi ile birlikte kayınbabasının bakımı, yeme, içme ve temizlik ihtiyaçları ile bahçe bakım ve diğer ihtiyaçlarını karşıladığını, evin kendisine devredildiğinin bütün köy halkı tarafından ve davacı diğer yasal mirasçılar tarafından hemen duyulduğunu, ayrıca büyük oğluna da sonradan bir taşınmaz devrettiğini tespit eder.
HGK’na göre Dursun Amca, uzun yıllar boyunca kendisine ve önceden vefat etmiş olan eşine sağlanan bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusuyla evini gelini Melahat Hanım’a devretmiştir. Bu da bize göstermektedir ki, görevi olmadığı halde yapılan yardımlara karşılık minnet ve vefa duygusu ile devredilen taşınmazlarda, mirasçılardan mal kaçırma amacı bulunmayabilir.
Bir yanıt bırakın