EREN AKA – 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin üzerinden tam bir yıl geçti. O günü unutmak bir yana, hem gazetecilik mesleğimde hem de hayatımın her alanında acı hatıraları hâlâ taşıyorum; ülke olarak hepimiz taşıyoruz.
Deprem haberini alır almaz sabah hızlıca yola koyulup bölgeye hareket ettim. Adana’ya yaklaşırken bir gazeteci arkadaşımı aradım, Pozantı’da beni beklediğini söyledi. Pozantı’ya varır varmaz bir markete girip arabamın bagajını su ve bisküvilerle doldurduktan sonra hızlıca yola devam ettim.
Limanda yangın
Zorlu yol ve hava koşullarına rağmen öğle saatlerinde İskenderun Limanı’na ulaştım. Limanda yangın çıkmıştı. Birkaç kare fotoğraf alabilmek için yoldan çevirdiğim bir TIR’ın dorsesinin üzerine çıktığımdaysa etrafımdaki yıkılmışlığı ve acıları gördüm. İskenderun Limanı’nın yangın görüntülerini dünyaya duyuran ilk kurumların başında da biz, yani Milliyet yer aldı.
Ardından tekrar yola koyuldum. Gidebildiğim her yere gitmek, durumun ne kadar vahim olduğunu gördükçe bunu duyurma, anlatma görevimi yapmak istiyordum. Her yer karanlıktı. Çevre illerden Hatay merkeze giden ambulansların ışıkları da olmasa yönümüzü bulmamız imkânsızdı. Şehre girdiğim anda ürperdim. Yıkılan evlerden yardım çığlıkları yükseliyordu; depremden kurtulan ama sevdiklerini arayan depremzedelerin sesleri yankılanıyordu gecenin içinde. Gece boyunca yerel yönetimlerin ekipleri ambulansların ve yardımların hızlı ulaşabilmesi için yarılan yolları tamir etmeye gayret ediyordu.
Gün ağarırken acı tablo ortaya çıktı. Hatay âdeta haritadan silinmiş gibiydi. Depremin yıktığı iller arasında mekik dokudum. Akşama kadar Antakya’da kaldıktan sonra hızlıca çevre illere gitmek için yola koyuldum. Hatay’dan Adıyaman’a geçtim. Geceyi Adıyaman Valiliği’nin bahçesindeki AFAD TIR’ının yanında geçirdim. Sabah olduğunda elinde termosla yanıma gelen gönüllü bir vatandaş sıcak çay ikram etti. Üç gündür çubuk kraker ve suyla besleniyordwum. Üç gün sonra elime aldığım karton bardaktaki o çayın bile ne kadar kıymetli olduğunu o anda anladım.
Depremin üçüncü gününden sonra her şey daha koordine durumdaydı. Yediden yetmişe gönüllüler, kahraman Mehmetçiğimiz, yerel yönetimler, STK’lar ve vatandaşlar, daha koordineli bir şekilde çalışabildiler. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen arama kurtarma ekiplerini de unutmamak gerekir tabii ki; gerçekten sahada canla başla çalıştılar.
Adıyaman’dan sonra hızlıca Kahramanmaraş’a geçtiğimde, şehrin en işlek caddesi olan Trabzon Bulvarı yerle bir olmuştu. Ardından geceyi Adana’da geçirdikten sonra Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Malatya’ya da gittim. Depremin etkisi o kadar güçlü ve yaygındı ki, tüm alanı tarama ve buradan haberlerimi verme içgüdüsüyle gittiğim yerde duramıyordum. Ancak her enkaz durağım, daha büyük acıların haberini vermeme neden oluyordu. Deprem sonrası korkunç durumu, ihtiyaçları ve yapılması gerekenleri bir an önce tüm ülkeye duyurma gayretim, her durakta omuzlarıma daha büyük bir acıyla biniyordu.
Eren Aka, deprem bölgesine ulaşabilen ilk gazetecilerdendi.
Unutulmayacak bir an
Serüvenim bitmemişti. Depremden sağ kurtulan vatandaşların Antalya’daki otellere yerleştirilmeleri sırasında bu sefer de Antalya’daydım. Depremden kurtulan vatandaşlarla bir araya geldim. Belki de ömrümde unutmayacağım bir an varsa o da otelin yemek salonunda yemek alan küçük bir çocuğa annesinin, “Oğlum az al, biz misafiriz, ayıp olmasın” demesiydi. O anki duygumu ifade etmem imkânsız!
İstanbul’a geldiğimde gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra hayata bakışım bile değişti. Hangimizin değişmedi ki! Başta depremle hayatları başlarına yıkılanların elbette.
Evet, yaralarımız kabuk bağlamaya başladı kanamıyor ama o yaralar hâlâ acıtıyor.
Bugün soğuk ve yağmurda çadırda yaşamak zorunda olanlar, konteyner kentlerde yaşam mücadelesi verenler, ilaca ulaşmak için çabalayan hasta depremzedeler, okula gidemeyen çocuklar oldukça, o yaralar, yaralarımız hâlâ taze.
Büyük yıkıma yol açan bu depremden bir ders çıkarmamız gerekiyor artık.
Depremin değil binaların öldürdüğünü gördük. Bir daha böyle acı bir tabloyla karşılaşmamak için alınması gereken tedbirler var. Ancak geçen sene, mekik dokuduğum deprem bölgesinden öğrendiğim ve bugüne taşıdığım en önemli şey; deprem bölgesini, depremzedeleri unutmayalım ve unutturmayalım!
Afetzedelere ücretsiz protez
Deprem, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin 2021 yılında hizmete başlayan Ortez Protez Yapım ve Uygulama Merkezi için de bir dönüm noktası oldu. Merkez’de, deprem nedeniyle uzvunu kaybetmiş kişilere de destek verilmeye başlandı. 6 Şubat depremleri sonrasında Merkez’de 474 engelli afetzedeye ücretsiz olarak ortez, protez ve medikal malzeme desteği verildi. 70’i depremde uzvunu kaybedenler olmak üzere 235’e yakın hastaya protez uygulaması yapıldı. Merkez, halen 35 deprem mağdurunun ihtiyacına yanıt vermek için çalışıyor.
Bir yanıt bırakın