Gelenek dediğimiz zaman her şeyin çok çabuk tüketildiği günümüz dijital çağında geride kalmış bir kavramdan söz edildiği düşünülebilir. Ancak aslında gerçek böyle değil. Gelenek ve ritüeller geçmişten günümüze toplumları birbirine bağlar, onlar olmadan çok yüzeysel ve tek yönlü varlıklar olabiliriz. Bu anlamda eski görünmelerine rağmen gelenekler aynı zamanda gelecek zamanlara da açılan en önemli kapılardır.
İngiltere ise gelenek kavramının zirveye çıktığı yerdir. Devlet yönetiminden toplumsal hayata, spordan ticarete her şey eskidir ve dünyada eskinin bu kadar güzel modernize edilip sunulduğu başka bir yer bulmak pek mümkün değil. Wimbledon Tenis Turnuvası da ülkedeki bu gelenek ağacının en kıymetli parçalarından biri. Köklerini 1800’lü yıllardan alan ve her bir detayı geleneksel olan Wimbledon hiçbir tenis organizasyonuyla karşılaştırılamaz.
Örneğin teknolojinin ve pazarlama dünyasının tüm nimetlerinden faydalanan Avustralya veya Amerika Açık gibi dev turnuvaları bile yıllar içinde gösterdikleri büyük gelişmeye rağmen Wimbledon’ın yanında sönük kalırlar çünkü her detayıyla Wimbledon bir tenis turnuvasından daha fazlasıdır.
TARİHİ VE İKONİK MAÇLAR
Organizasyon bu kadar değerli ve köklü olunca tenis tarihinin en ikonik ve tarihi maçlarının Wimbledon’da olmasına şaşırmamak lazım. Zaman içinde her dönemin en iyi oyuncuları Wimbledon şampiyonu olabilmek veya unvanlarını koruyabilmek için muazzam bir tarih oluşturdular, pek çok unutulmaz maç arasından seçim yapmak kolay değil.
Tek erkeklerde 1980 Bjorn Borg-John Mc Enroe, 1990 Stefan Edberg-Boris Becker, 2001 Goran İvanisevic-Pat Rafter ve 2008 Federer-Nadal finalleri ilk akla gelenlerden. Kadınlarda ise 1978 Chris Evert-Martina Navratilova, 1991 Steffi Graf-Gabriela Sabatini ve tabii ki ikonik 1993 Steffi Graf-Jana Novotna finali kesinlikle unutulmaz. Bu maçta final setinde 4-1 öndeyken seti 6-4 kaybederek şampiyonluğu Steffi Graf’a kaptıran Jana Novotna’nın maçtan sonra kupa töreninde Kent Düşesinin omzunda ağladığı sahneler tenisin belki de en unutulmaz anlarından biriydi.
Teniste şampiyonların devir teslim törenleri de genellikle Wimbledon’da yaşanıyor, Roger Fereder’in ilk kez ortaya çıktığı 2001 Federer-Sampras 4. tur maçı ve Coco Gauff’u ilk defa herkesin tanıdığı maç olan 2019 Venus Williams-Coco Gauff ilk tur karşılaşmasını bunlara örnek verebiliriz, bu maç oynandığı zaman Venus 40, Coco ise 15 yaşındaydı. Aynı Gauff bugün artık Amerika Açık şampiyonu büyük bir tenis yıldızına dönüşmüş durumda bulunuyor.
Tabii ki bir de zemin meselesi var, biraz da bundan bahsetmek gerekiyor. Çim sezonu Haziran-Temmuz arasında yaklaşık 5 haftalık kısa bir dönemi kapsar ve Wimbledon’la sona erer, böyle olduğu için en iyi oyuncuların bile çim zemin tecrübesi fazla değildir. Örneğin Nadal kariyeri boyunca sert zeminde 462, toprakta 511 kez oynarken çimde sadece 76 maç yapması buna güzel bir örnek olabilir. Ayrıca tüm oyuncuların tenise başladığı ve yetiştiği zemin toprak veya sert zemin olduğu için buradan da yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki çim teniste apayrı bir uzmanlık alanıdır.
Bu işin de yakın zamandaki profesörleri Federer, Djokovic ve Serena Williams’tır. Çim, topun hızlı hareket ettiği bir zemin türü ve Wimbledon’da 2002 yılında yapılan değişiklikle eskiye oranla topu daha fazla yavaşlatan bir çim türüne geçiş yapıldı. 2002 öncesi maçlara baktığımızda vurduğunuz zaman çimde uçan toplar, bu yeni çimde daha yavaşlayarak gidiyor. Bu değişiklik özellikle Nadal gibi geri çizgiden oyunu yavaşlatarak, ralli bazlı oynayan toprak zemin oyuncularına avantaj sağladı. Eski hızlı Wimbledon zemininde Nadal’ın toprak karakterli tenisi ile Londra’da şampiyonluk görmesi mümkün olmayabilirdi.
Bu sene takvim olarak olimpiyatlarla birleşen Wimbledon’da oynayacak oyuncular kadar turnuvadan çekilen ve oynamayacak olan oyuncular konuşulacak gibi duruyor. Nadal Paris’te oynayabilmek için Wimbledon’dan çekildiğini açıkladı, bu kesinlikle büyük hayal kırıklığı oldu. Paris sonrası dizinden operasyon geçiren Djokovic ile kalça sakatlığı ile uğraşan Andy Murray’in durumları belli değil. İngiltere 3 numarası Dan Evans aynı şekilde fiziksel olarak turnuvaya yetişemeyebilir.
Kadınlarda hamilelik sürecinde olan Petra Kvitova ve son olimpiyat şampiyonu Belinda Bencic Londra’da olmayacak. Geçen senenin şampiyonu Marketa Vondrousova geçen hafta Berlin’de sakatlandı, Karolina Muchova ise turnuvaya yetişebilmek için yoğun bir tedavi görüyor. Bu anlamda iki tarafta da geniş bir yüksek profilli oyuncu grubunu Londra’da izleyemeyebiliriz, her ne kadar Wimbledon değerli olsa da 4 senede bir düzenlenen olimpiyatlar özellikle belirli bir yaşa gelmiş ve bir daha olimpiyat görmesi zor olan pek çok üst düzey oyuncu için bu sene daha büyük önem taşıyabilir.
REKOR SEVİYEDE PARA ÖDÜLÜ
Wimbledon’da bu sene para ödülü toplam 50 milyon pound olarak açıklandı. Teklerde şampiyonlar 2.7 milyon, finalistler 1.4 milyon pound alacaklar. Turnuvada ilk tur bile oynasanız 60 bin poundun sahibi oluyorsunuz. 2014’te toplam ödülün 25 milyon pound olduğunu düşünürsek, Wimbledon’da son 10 senede para ödülleri ikiye katlanmış oluyor.
Finansal boyutun ilerlemek ve elit oyuncu olmak adına önemli olduğu teniste, majör turnuvalar oyunculara büyük imkanlar sunuyor, bu anlamda bizim oyuncularımızın da asıl kariyer hedeflerinin sürekli bu yönde olması gerekiyor. Bir sezonda 4 grand slam turnuvasında sadece 1. tur bile oynasanız, 2-3 senelik masrafınızı garanti etmiş oluyorsunuz. Eleme turları bile finansal değer olarak ortalamanın üzerinde bulunuyor.
Bu seneki bir başka güzel gelişme de çok popüler ve başarılı hale gelen tekerlekli sandalye kategorisinin geliştirilmesi olacak. Bu kategorinin her açıdan önemli olduğunu düşünüyorum. Wimbledon’da bu sene bu kategoride teklerde ve çiftlerde 16 oyuncuya çıkarıldı. Kategori para ödülü ise ilk olarak 1 milyon pound olarak belirlendi.
Bir yanıt bırakın