Büyük Zafer’in 102. yıl dönümü kutlama programları dolayısıyla Afyonkarahisar’da bulunan Kurtulmuş, kentteki sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen programda konuştu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kütahya ve Afyonkarahisar ziyaretinde Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’na giden yolun kutlandığı etkinliklerde vatandaşlarla beraber olduğunu söyledi.
Türk tarihinin güzel örneklerle dolu olduğunu, tarihin hiçbir sayfasının bir diğerinden ayrı tutulamayacağını dile getiren Kurtulmuş, “Çünkü milli kimlik ancak tarihsel bir bütünlük içerisinde milletlerin varlıklarını ele aldığınız zaman mümkündür.” diye konuştu.
Türk milletinin, hürriyetine ve haysiyetine olan düşkünlüğünün bu milletin bir özelliği olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bu millet, en zor zamanlarda bile asla kendisine birilerinin boyunduruk vurmasına müsaade etmemiştir. Allah’a şükrederiz ki dünyanın birçok yerindeki gelişmelerle kıyasladığımız zaman görürüz ki bu millet asla emperyalizmin boyunduruğunun altına girmemiştir, asla esir olmamıştır, asla bir şekilde başkalarının kontrolü altına girmemiştir. Bu özelliğiniz dolayısıyla hiçbir zaman emperyalizmin oyuncağı olmadık.” diye konuştu.
“HEPİMİZ OKLARIMIZI AYNI NOKTAYA ATACAĞIZ”
Türk milletinin, temel özelliklerinden birisinin öz güven içerisinde hareket etmesi olduğunu aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu millet, en ağır mağlubiyetlerde bile bir fetih düşünür. Öyle olduğu için de bugüne kadar gelmiş, bugüne kadar dünyada iz bırakmıştır. Bugünkü potansiyelimizi çok iyi değerlendireceğiz. Esas işimiz güçlü yarınları kurabilmektir. O da güçlü millet, güçlü devlet anlayışıyla yarının büyük Türkiyesini ortaya koyabilmektir. Özellikle ecdattan aldığımız ders ve en önemli hususiyetlerden birisi de hepimiz oklarımızı aynı noktaya atacağız. Birinin yapmaya çalıştığını öteki bozmaya kalkmayacak. Her birimiz daha iyisini yapmak için bir taşın üstüne bir taş daha koyma mücadelesi içerisinde olacağız. Çünkü medeniyetimiz ortak olduğu gibi milletimiz de vatanımız da bayrağımız da sancağımız da ortaktır.”
Müslüman Türk milletinin, bütün dünyada adaleti, hakkaniyeti, insafı ve vicdanı hakim kılmak için asırlarca mücadele ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, “Asya’ya, Afrika’ya, Balkanlara, Kafkaslara ve dünyanın birçok yerine gittiğiniz zaman Türk milleti merhametiyle, adaletiyle, insanlara barışı ve adaleti götüren o hassas yönetim tarzıyla hatırlanıyor. Dünyayı böyle kendi babalarının tarlası gibi süren ve dünyanın her yerinde emperyalist çizmeleri altında insanlara zulmü yaşatanlar gibi bizim ecdadımız yapamaz mıydı? Yapamazdı. Çünkü bizim milli şuurumuz insanların hiçbirisine zulmetmeyi asla müsaade etmez. Çünkü biz yaratılıştan insanları eşit görürüz. Çünkü biz insanları Müslümanları da dinde kardeş görürüz. Bu temel prensipler içerisinde asırlardır dünyaya hükmetmiş olan ve gerçekten adaleti getirmiş olan bir ülkenin, bir milletin evlatları olarak bugün aslında dünyanın her yerinde fevkalade güçlü bir şekilde sevgiyle, sempatiyle karşılanıyorsak bunun temel nedenlerinden birisi budur.” değerlendirmesinde bulundu.
“FİLİSTİN HALKININ YANINDA OLAN ÜLKE TÜRKİYE’DİR”
Türkiye’nin hem millet hem devlet olarak çok güçlü olması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Halen yaşamakta olduğumuz Gazze’deki insanlık dışı katliamlar karşısında dünyada en yüksek perdeden, en güçlü reaksiyonu gösteren ve her uluslararası platformda İsrail’in işlemiş olduğu bu suçlar karşısında Netanyahu ve çetesinin işlediği bu soykırım karşısında yaptırım uygulanması için bütün uluslararası mekanizmaları zorlayan, bütün imkanlarıyla mazlum ve mağdur Filistin halkının yanında olan ülke, Türkiye’dir. İlk andan itibaren hem devlet olarak hem millet olarak eş güdüm içerisinde hareket eden, neredeyse dünyadaki ender ülkelerden birisiyiz. Başta Cumhurbaşkanı’mız olmak üzere ilk andan itibaren devletin bütün kurum ve kuruluşları Gazzeli mazlum halkın yanındadır. Filistin halkının yılmaz bir savunucusudur. Böyle olduğu için yeryüzünün her yerindeki mazlum milletler de Türkiye’nin Gazze konusundaki hassasiyeti dolayısıyla Türkiye’ye şükranları artmakta, Türkiye’ye olan sevgileri, sempatileri atmaktadır.”
Netenyahu’nun ABD senatosundaki konuşmasının her kelimesinin, yalan ve çarpıklığı olan bir şov olduğunu belirten Kurtulmuş, o şovun karşısında da Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı TBMM’ye davet ettiklerini anlattı.
Abbas’ın fevkalade tarihi, önemli bir konuşmayı gerçekleştirdiğini dile getiren Kurtulmuş, “Bu Türkiye’nin pozisyonunu göstermesi bakımından da son derece önemliydi.” dedi.
Türkiye’nin, Uluslararası Adalet Divanında Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail aleyhinde açılan davaya müdahil olmasının, bu sorunun sonuna kadar takipçisi olacağını da teyit ettiğini belirten Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:
“Şunu açık söylemek istiyorum. Bizim tarih şuurumuzdan gelen, bizim milli kimliğimizden gelen mesele, dünyanın her yerindeki mazlumlara sahip çıkmayı zorunlu kılmaktadır. Nasıl ecdadımız dünyanın neresindeki bir gelişme için ‘bana ne bundan’ demediyse, biz de hiçbir gelişmeye, mazlumlara karşı yapılan hiçbir zulme seyirci kalamayız ve ‘bize ne bundan’ diyemeyiz. Filistin davasını sahiplenmemizin temelinde hiç şüphesiz Filistin davasının bizim milli davamız olmasının büyük bir payı vardır. Bazı aklı evveller, ‘Ne işiniz var bizim Filistin’le ilgili’ diyebilirler. Filistin davası bizim için bir milli davadır. Filistin davası Hz. Ömer’in bize miras bıraktığı bir davadır. Filistin davası, Filistin’i yeniden kurtaran, yeniden özgürleştiren Selahattin Eyyubi’nin mirasıdır. Filistin bize, Kanuni Sultan Süleyman’ın mirasıdır. Filistin meselesi bize imparatorluğun en zor zamanlarında bile Yahudi yerleşimcileri bir şekilde yanından kovarak Filistin davasında sonuna kadar sahip çıkan Sultan Abdülhamit’in mirasıdır. Filistin davası en son 1917’de Osmanlı yenilip oradan çekildikten sonra hayatının sonuna kadar Kudüs’te nöbetçi olarak kendisini görevlendiren, Osmanlı orduları çekildikten sonra bile orada kalmaya devam eden Iğdırlı Hasan onbaşının mirasıdır. ‘Filistin’den bize ne’ diyenlere, ‘İki dakikanı ver de Filistin’in tarihi oku’ deyin. Filistin’in tarihinin her bir sayfasında bizim aziz milletimizin payı vardır. Aziz milletimizin büyük önderlerini bize bıraktığı bir miras vardır.”
“BİZİM ÜSTÜMÜZE BURADA TARİHİ BİR SORUMLULUK DÜŞÜYOR”
Dünyada büyük gerilimler ve çatışmaların olabileceği bir döneme doğru gidildiğine dikkati çeken Kurtulmuş, “Burada Türkiye’nin üzerine düşen tarihi sorumluluklardan birisi de yeni bir dünya sisteminin kurulması için canla başla gayret sarf etmektir. Yani dünyada bütün insanların eşit olduğu, sekiz milyar insanın hiçbirinin bir diğerine hakimiyetinin, üstünlüğünün olmadığı ve dünyada bütün devletlerin egemenlikte eşit olduğu bir dünya düzeninin kurulması şarttır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyanın şu andaki sistemi bu dünyaya taşımıyor. Biz istesek de taşımıyor, istemesek de taşımıyor. Dolayısıyla burada adil ve hakkaniyetli bir dünya sisteminin kurulabilmesi için yüreğinde buna dair eserler olan, zihninde buna dair birikimi olan milletlerin harekete geçmesi lazım.” şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, dünyaya birtakım şeyler söyleyebilmek için gayretle çalışmak gerektiğini belirterek, “Siyasi farklılıklarımız olacak. Hayat tarzları açısından farklılıklarımız olacak. Düşünce farklılıklarımız olacak ama Allah aşkına kimin başka bir Türkiyesi vardır? Hepimizin Türkiyesi birdir, hepimizin vatanı birdir, hepimizin geçmişi birdir. Allah’ın izniyle hepimizin geleceği de bir olacaktır. Bundan hiç şüphemiz yoktur. Bunun için gayretle çalışacağız. Bunun için bütün imkanlarımızı özellikle milli birlik ve beraberliğimizi sağlayacak bu tür tarihi günlerden istifade etmek bakımından bütün imkanlarımızı sonuna kadar kullanacağız. Genç nesillerimizi ümit içerisinde yetiştireceğiz.” ifadesini kullandı.
Zafer Haftası’nda iki gün boyunca Afyonkarahisar’da bulunmaktan onur duyduğuna söyleyen Kurtulmuş, “Böylesine önemli, anlamlı, tarihi birikimine sahip olmak bir şehir için fevkalade güzel bir değerdir. Bu değerden daha iyi şekilde istifade ederek ileriye doğru götürmek gerekiyor. Ben bu vesileyle Türkiye’nin düşmanının tasallutundan kurtulduğu, kurtuluşa giden yolun kapılarının sonuna kadar açıldığı 26 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve arkasından 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı sağlayan bu mücadelenin öncüleri, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün komutanlarımız, isimlerini bilmediğimiz kahramanları minnetle şükranla yad ediyorum.” dedi.
Bir yanıt bırakın