Aydın Hasan / Cemal Yurttaş – Kahramanmaraş merkezli iki depremin büyük yıkıma yol açtığı Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine bağlı Kalemkaş Köyü’ndeyiz. Büyük bir kâbusa uyandığı 6 Şubat’tan itibaren ilk 3 gün boyunca hayatta kalabilmek için kendi afet yönetimini imece geleneğine dayalı olarak geliştirdi. Enkazdan yaralı ve cenazelerini kendileri çıkaran Kalemkaş Köyü, dağlık arazide 1300 metre rakımda bulunuyor. Zorlu dağ yolundan ulaşılan şirin köyün halkının geçiminde hayvancılık, Besni çeşidi üzüm bağları, Antep Fıstığı, badem ve cevizin önemli bir yeri vardı. Köy, 6 Şubat’ta ilk depremde büyük zarar gördü. Köy halkı, depremin ilk 3 gününü dışarıdan yardım gelmeden kar yağışı altında geçirdi. Köylüler, hayatta kalabilmek için imece geleneğine dayalı bir felaket dayanışması gösterdi. Kalemkaş Köyü Muhtarı Cengiz Kanoğlu, depremden sonra yaşadıklarını ve hayatta kalmak için yaptıklarını özetle şöyle anlattı:
Kar, tipi demeden
“6 Şubat sabahı deprem olunca önce kendi telaşımıza düştüm. Çocukları kapıya çıkarttım. Sonra yaralanmamış olanlar, güçlü olanlar kazma kürek aldık köyü gezdik. Enkazlardan sesler geliyordu. O sabah kar yağıyordu, tipi vardı. Köyümüz dağda, yollar kapalıydı. Yardım bekleme şansımız yoktu. Her şeyi kendimiz yapacaktık. O gün öğlene kadar enkazdan 90 kişiyi çıkardık. Fatma Kanoğlu vardı, amcamın eşi. Enkazın içinden kendisiyle konuştuk. İkinci deprem olunca ses vermedi. Aşağı indik ama ses vermedi. Enkazdan 17 naaşı da çıkardık. Vefat edenlerimizi defnettik.”
‘Donmamamız lazım…’
Havanın soğuk olduğunu ve köyün kar altında olduğunu belirten Cengiz Kanoğlu donmaktan kurtulmak için verdikleri mücadeleyi de “Yaralılarımız, hastalarımız, çocuklarımız var. Onların kuru kalması lazım. Donmamamız lazım. Üzüm kuruttuğumuz ziraat çadırları var. Naylon. Tahta iskele üzerine oturttuk, ziraat çadırlarından çadır yeri yaptık. Ateş yaktık. Çocuklar ile yaşlı ve yaralıları burada topladık. Onların ayaklarının yanlarına ateş közlerini serptik. Tipi vardı. Tek amacımız donmaktan kurtulmaktı. Bazılarımız da odunluğun orda kaldı” diye anlattı. Köyün taziye evi olduğunu kaydeden Muhtar Kanoğlu “Gençler oraya girdi. Tüp ocağını, bardakları, şekerleri aldı. Akşam 7 olunca lüks lambalarını aldık. Ocağı yaktık. Kar topladık, karı ateşte erittik. Her kişiye bir bardak eritilmiş kar suyu için iki kesme şeker verdik. O geceyi şekerli suyla çıkardık” dedi. Köyde bağlarda Besni üzümü yetiştirdiklerini anlatan Kanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Besni üzümünü kurutup satıyoruz. İkinci günü girebildiğimiz depolara girip üzüm çıkardık. İkinci gün üzüm yedik. Üçüncü gün iskeleyi genişlettik. Ziraat çadırları ile daha büyük bir çadır kurduk, 150 kişi sığabiliyordu. Gençler, girebildikleri evlerden yiyecek çıkardı. O gün ne çıktıysa birlikte yedik.”
Yemekler kadınlardan
Muhtar Cengiç Kanoğlu, 4. gün sonra yolların açıldığını, sivil toplum kuruluşlarının yiyecek ve su yardımı ulaştırdığını belirtirken şunları dedi: “Bir süre odunluk gibi yerde, gelen çadırlarda kaldık. Sonra AFAD çadırlarını Gölbaşı’na gidip jandarma ile alıp getirdim. Suyumuz akıyor, elektriğimiz yeni geldi. Duş, tuvalet sorunlarımızı da çözdük. Bir çadırı aşevi yaptık. Yemeğimizi yapıyor, birlikte yiyoruz. Bir liste yaptık. Her gün köyümüzden 4 kadın sırayla yemek yapıyor.”
Kalemkaş’ta köy halkı erzaklarını topluyor, 4 kadın da sırayla yemekleri pişiriyor.
‘Çadır kentimizi kurduk ama konteyner gerek’
“Köyümüzün çadır kentini kendimiz kurduk” diyen Muhtar Kanoğlu, şunları söyledi:
“Biz bu dağda 3 ay yaz yaşarız. Baharlar serin ve soğuk geçer. Bir an önce konteynerlerin gelmesini bekliyoruz. Konteynerler gelmezse sıkıntı yaşarız. Kalıcı konutlar yapılmaya başlandığında köyümüz uzağı taşınmasın istiyoruz. Bizim bağlarımız, fıstık, badem, ceviz bahçelerimiz burada. Buradan kopmak istemiyoruz. Hasar tespiti yapıldı. Evlerin yüzde 97’si hasarlı ve yıkılması gerekiyor.”
Bir yanıt bırakın