Süper Lig’de 4. hafta heyecanı sürerken Fenerbahçe deplasmanda Ankaragücü ile karşı karşıya geldi. İlk yarısı son derece tempolu geçen mücadelenin ikinci yarısı da pozisyonlarla başladı. Fenerbahçe, 59. dakikada Edin Dzeko’nun pasıyla Osayi-Samuel’in ayağından golü buldu ve maçı deplasmanda 1-0 kazandı.
Milliyet Gazetesi yazarı Ercan Güven de karşılaşmayı değerlendirdi. İşte o yazı…
SINAVIN ZOR OLANI MAKBULDÜR! / ERCAN GÜVEN
Fenerbahçe bu kez maçın sadece ilk dakikalarını değil, koca ilk yarısını heba ederek başladı Ankara’daki mücadeleye. Hatta ikinci devrede bile geniş bölümleri rakibe teslim etti.
Aslında Fenerbahçe’yi oynatmayan dirençli, hızlı, topu kaybedince arkasına geçen ve rakibini orta sahada karşılayıp temaslı/ agresif oyunuyla topu ayağından alan, hemen hücuma dönüştüren Ankaragücü’ydü.
İlk yarının tamamı Morutan’ın önderliğindeki ev sahibi kontrolünde geçti. Çok iyi top yaptılar. Fenerbahçe forvetlerini ceza sahasına sokmadılar. Fenerbahçe yıldızları rakip kale uzağında dolandı durdu.
İlk yarıda biri Dzeko’nun diğeri Cephas’ın yüzde yüzlük pozisyonu dışında izleyenler sahada sadece mücadele gördüler ki, onun çoğu da Ankaragücü’ndendi. İşin güzel yanı Fenerbahçe de aynen karşılık verdi.
Fenerbahçe’nin “başa başı” bile zor yakalayan performansını orta sahada İsmail’in kötü oyununa, bir önceki maçtan Ankara’ya taşınan Tadic durgunluğuna, İrfan Can etkisizliğine ve takım halinde geriye yaslanınca Dzeko’nun rakip kaleden uzak kalmasına bağlamak mümkün.
Lakin, Fenerbahçe’nin oyun planı kaba inşaat gibi… İnce işler biraz “ustaların” hünerine, sanatına, kas hafızalarına emanet. Ustalar rakip kaleden uzak kalınca işler aksıyor ister istemez.
Aslında, hem maçın kalitesini yükseltmek hem de Fenerbahçe’yi kendisine getirmek için iki şeye ihtiyaç vardı:
Biri dinamo gibi çalışıp takımı böylesi atıl durumlardan çekip çıkaran Ferdi… İkincisi ise bir gol. Fenerbahçe veya rakibi; kim atsa fark etmezdi golü. Ankaragücü de gol atsa, Fenerbahçe’nin havası değişirdi ilk yarı.
İkinci yarı bekleri devreye soktu İsmail Kartal. Sağdan Osayi, soldan Oosterwolde hücumlara katıldı. O zaman Tadic’in de Dzeko’nun da bir anlamı oldu. Ankaragücü’nü geriye itti Fenerbahçe takımı. Ardından kendi atamasa da dört savunmayı üstüne çekip boş Osayi’ye golü attıran Dzeko’nun becerisi Fenerbahçe’yi öne geçirdi.
Ancak Ankaragücü pes etmedi. Hatta son 20 dakika İrfan Can’ın yerine Cengiz girse de maçı bırakmadı ev sahibi takım. İsmail Kartal muhtemel bir beraberlik golünden korunabilmek için Szymansky ve Dzeko’yu kenara aldı ama kötü günündeki İsmail 84. dakikada ikinci sarıdan kırmızı ile takımı 10 kişi bırakınca, maçın sonu sınavın en zorlu bölümü oldu.
İster Avrupa ister Anadolu’da oynadığı her doksan dakika Fenerbahçe için yeni bir sınav oluyor. Çünkü rakipler Fenerbahçe’nin “çalışmadığı yerden sormaya” uğraşıyor.
Donanım, yetenek ve futbol zekası yüksek olunca, Fenerbahçe için sınavlar kimi zaman zorlasa da mutlaka geliştirici aynı zamanda. Bir maçta savunması sınanıyor Fenerbahçe’nin, diğerinde orta saha kurgusu, ötekinde üst düzey forvetlerinin kalabalık savunmalara karşı çare buluşu.
Ankaragücü ilk 45 dakika boyunca orta sahada alan savunması yapan çok hızlı forvet kanatlarına sahip, fizik mücadelesi yüksek rakipler için çalıştırdı Fenerbahçe’yi. Bunaldı, sıkıldı ama çözümü öğrendi sonuçta.
Tam da amaca ve ana fikre uygundur bu sınavlar… Uzun ve zorlu lig maratonunda savrulmadan ilerleyebilmek için hangi düzeyde olduğunu öğrenmek, eksiğini gidermek; sınavdan “geçmek” veya “çakmak” gibi iki zıt kutbun ekvatorunda dolanmaktan, bir adım yukarı çıkıp puan istiflemekten, bir adım aşağıda puan kaybedip kederlenmekten daha önemli ve işe yarar sonuçta.
Her sınav katkı yapıyor Fenerbahçe’ye
Bir yanıt bırakın