Londra’nın merkezindeki Trafalgar Meydanı şu ara bu meydana bakan The National Gallery’yi ziyaret etmek isteyenlerin akınına uğramış durumda. Normalde zaten çok turistik bir yer ve ücretsiz bir resim ve heykel müzesi olan The National Gallery’yi ziyarete gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler bu alanı dolduruyor. Ancak bu defa durum farklı. Sergiye giriş kuyruğu meydanı aşıp caddeye kadar uzanıyor. Nedeni içerideki Caravaggio sergisi. Aslında sergi toplam iki resimden oluşuyor. Birincisi galerinin elindeki “Vaftizci Yahya’nın Başı ve Salome” adlı tablo. 1609 yılına ait bu eser, Caravaggio’nun son iki tablosundan biri. Diğeri, 20 yıl sonra ilk kez bulunduğu Napoli’den taşınarak Londra’ya getirilen 1610 tarihli “Azize Ursula’nın Şehitliği”. Bu iki resim yan yana asıldı, sunumun adına da “Son Caravaggio” denildi. Açıkçası bu kadar ilgiyi kimse beklemiyordu. Caravaggio hem karanlık hayat hikâyesi, hem de resimlerindeki ışık kullanımı ve gölge – aydınlık tekniğiyle (chiaraoscuro) bilinen özel bir sanatçı. Bir sanatseverin eserlerini nerede olursa olsun gidip görmek isteyeceği bir sanatçı.
Fakat bu dev kuyruğun başka bir nedeni daha var. Şu ara Türkiye’de de çok popüler olan “Ripley” adlı dizi. Patricia Highsmith’in “Yetenekli Bay Ripley / Talented Mr. Ripley” adlı eserinden uyarlanan yeni “Ripley”, romandaki hikâyeyi daha karanlık ve derin bir perspektiften acele etmeden yeniden anlatıyor.
Roman ilk kez Ripley rolünü Alain Delon’un oynadığı 1961’deki “Plein Soleil” ile sinemaya uyarlandı. Daha sonra 1999’da Anthony Minghella yönetiminde Matt Damon bu karakteri canlandırdı. Farklı bir Ripley macerasında John Malkovich, Ripley’yi canlandırmıştı, bunu da araya sıkıştırıyorum bilgi olarak çünkü yeni Ripley’de bir karakter olarak o da karşımıza çıkıyor.
Son olarak Ripley’de İngiliz oyuncu Andrew Scott’ı gördük. Bu versiyonda karakter Caravaggio’ya hayran ve Napoli’ye giderek Pio Monte Della Misericordia Müzesi’nde bulunan “Merhametin Yedi Şekli” tablosunu inceliyor. Caravaggio ayrıca Ripley’in eylemlerini de derinden etkileyen bir karakter olarak romanda karşımıza çıkıyor.
İşte son dönem Caravaggio’yu daha da popülerleştiren bu müze yetkililerine göre. Daha önceki Van Gogh sergisinde dahi böyle bir kalabalık olmadığı belirtiliyor.
Eğlence kültürünün sanatsal etkisine güzel bir örnek. İnsan popüler bir dizi izleyeyim diye ekran karşısına oturup kendini Caravaggio sergisinde bulabiliyor.
Taylor Swift etkisi
Müzik dünyası yeni Taylor Swift albümüyle meşgul. Çıkar çıkmaz 1.6 milyon adet satmasını, günde 300 milyon stream ile tüm zamanlar günlük stream rekorunu kırmasını falan bir kenara bırakıyorum, “The Tortured Poets Department” adlı albümün (“işkenceden geçmiş şairler birimi” olarak Türkçeye çevirmeye çalışayım) hayranlar üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğunu bir olayla anlatmak isterim.
Albüm, yayın tarihinden iki gün önce internete sızdı. Yaklaşık bir saat, evet bir saat sonra Thames’in güneyinde Vauxhall’da yer alan “The Black Dog” adlı pub’ın önünde insanlar belirmeye başladı. Ellerinde telefonlar instagram’a âdeta görüntü akıtmaya başlayan bu güruhun sırrı çok geçmeden anlaşıldı.
Albümdeki “The Black Dog” adlı şarkı bu pub’ı işaret ediyor. Swift’in 2023’te ayrıldığı sevgilisi Joe Alwyn meğer bu civarda yaşıyormuş ve bu pub’a takılıyormuş, hatta birlikte de gitmişler. Bir zamanlar yayınladığım müzik dergisinin Amerikalı kurucusu müziğin dünyayı değiştirme yeteneğini artık kaybettiğini, işin ticarete döküldüğünü söylemişti bir sohbette. Bakın o kadar kötü değil müzik, en azından bir pub’ın kaderini değiştirecek kudrete sahip hâlâ.
Bir yanıt bırakın