Eğitimde sular durulmuyor.
Ortak değerlerden bahsedebiliriz ama ortak noktalarda buluşamıyoruz.
Mülakattan, müfredattan, kadro sayısından çok daha önemli olan aslında ortak akıl ama bunu gündeme getiren, ciddiye alan yok gibi…
Kim haklı, kim haksız diye kabahatli aramaya devam edersek bu işin içinden çıkamayız. Dayatmayla yol da alamayız.
Hayata geçireceğimiz projelerin sürdürülebilir olmasını istiyorsak, atacağımız her adımda diğer tüm paydaşların da görüşleri alınmalı ve alınan her karar ortak akıl ürünü olmalıdır.
İktidar ne yapıyorsa doğru, muhalefet söylüyorsa yanlış algısı, siyasetin zirvesinde gerçekleşen yumuşamayla geride kalsa da bu tabana da yayılmalı. Yoksa bir süre sonra onu da arar oluruz.
Bu noktaya zor geldik, kolay vazgeçmemeliyiz…
Herkes haklıysa, kim haksız?
Eğitimle ilgili tartışmalara baktığımızda, hemen her herkes, her konuda kendisini haklı görüyor.
Kendi doğruları, en doğru olanı.
Yanlış yapan hep başkaları.
Bu eğitimde, ekonomide, tarımda, sağlıkta, siyasette böyle de yaşamın diğer alanlarında farklı mı?
Kesinlikle hayır.
Neysek, oyuz!..
Toplumlar ya da eğitim sistemi bileşik kaplar gibidir.
Asgari müştereklerimiz olmalı.
Örneğin kalite çıtası ve özellikle de liyakat olmazsa olmazlarımızdan biri haline gelmeli.
Eğer o yoksa vasatlık, inat, iş bilmezlik, en iyileri de aşağıya çeker, tam tersi olduğunda da aşağıdakileri arada eritir ya da yukarıya tırmandırır.
İşte bu yüzden çocuklarımızı sınav ve ezber odaklı eğitim sisteminin boyunduruğundan kurtarıp, günümüz dünyasının sorunlarıyla baş edecekleri, mutlu olacakları değerlerle donatmalıyız.
Peki, onlar neler?
Örneğin üretim, örneğin kalite, örneğin tolerans, örneğin kendi yağında kavrulma, örneğin ayağını yorganına göre uzatma, örneğin milli ve manevi değerler, örneğin saygı, örneğin paylaşma, örneğin sevgi, örneğin empati, örneğin hemen her konuda duyarlılık…
Eğitimi yeniden dizayn ederken amaç arka bahçe yaratmak değil çocuklarımızın mutluluğu ve ülkemizin geleceği olmalıdır…
Hepimizin istediği de zaten bu değil miydi?..
Nerede hata yapıyoruz?
Bırakın farklı iktidarların bakanlarını, aynı iktidarın farklı bakanlarında bile devamlılık yok.
Taş taş üstüne konulmuyor, her gelen olanı, biteni yok sayıp, yerine kendisi bir bina inşa etmeye çalışıyor.
Yanlışların en büyüğe de bu.
Proje yanlışsa devam ettirmenin elbette bir anlamı yok, peki o zaman şimdi yanlış diyenler işin ta en başında neredeydiler demeden önce, gerekçeleriniz ne sorusuna inandığı cevapları vermeliler.
Eğer buna inandırıcı cevaplar verilmezse, yarın birileri de gelir, bugün alınan kararları tozlu raflara kaldırır ki bunun da hiç ama hiç kimseye bir yararı olmaz!
Ortak akıl, liyakat, sürdürülebilirlik işte bu yüzden çok gerekli.
Herhangi bir projeye yönelik kriterler sıralanırken, ilk sırada bu maddeler yer alsaydı, bugünkü tartışmaların muhtemelen hiçbiri şu an için tartışılıyor olmayacaktı…
Dünü dünde bırakıp geleceğe odaklanma zamanı geldi de geçiyor. Bunun yolu da dayatmadan değil istişareden geçiyor.
Eğitim söz konusu olduğunda taraflardan hiçbirinin, bir diğerine dayatma yapmaya hakkı yok.
Adı üzerinde Milli Eğitim Bakanlığı ve “Milli”lik söz konusu olduğunda, birlik, beraberlik olmazsa olmazların başında gelir. Bu sağlanmadığı sürece o kutsal kavramı da zedelemiş oluruz ki buna da hiç kimsenin hakkı olmamalıdır…
Özetin özeti: Eğitimde ortak aklı şimdi değilse ne zaman hayata geçireceğiz? Yeni bir çağa giriyoruz ve gerekli olan şekli değişikler değil yeni bir bakış açısıdır…
Bir yanıt bırakın