Le Monde’ye göre “Netanyahu ve Putin’in umudu Trump…” (1 Ocak 2024)
İsrail Başbakanı Netanyahu ve Putin “Trump’ın -olası- yeniden seçilmesi ihtimaline” oynuyorlar.
Bunun için de Putin Ukrayna’da, Netanyahu da Gazze’de savaşı uzatmak için ellerindeki bütün kozları kullanmayı sürdürecekler.
Netanyahu ile Biden’in yıldızları hiçbir zaman barışmadı.
Buna karşılık Trump, “Netanyahu ne istediyse verdi.”
Kudüs’ün İsrail Başkenti olmasını kayıtsız şartsız desteklemiş olması bunun en belirgin kanıtıdır.
Öte yandan…
Putin’le -4 yıllık başkanlık süresince- Trump’ın ilişkileri için de “kankaydılar” denebilir.
Trump’ın Başkan seçilmesi için, “Rus internet ağlarının devreye girdiği” hâlâ dolaşımda olan netameli iddiadır.
Gene Le Monde’ye göre bir ilginç tespit daha: “Netanyahu, Putin’e, ABD Başkanı Biden’e olduğunda çok daha yakın…”
Yani…
Putin, Netanyahu ve Trump üçgeni yakın geleceğin Ukrayna ve Gazze savaşlarının “kaderini” çizebilir.
GODOT’U BEKLERKEN
Samuel Beckett’in “Godot’u Beklerken” adlı ünlü oyununu hatırlıyorum.
Trump hiç gelmeyecek olan ama sürekli “umutla” beklenen “Godot” mu?
Hakkında üç ayrı dava var. ABD’nin iki eyaletinde -temyiz aşamasında olsa bile- “seçime girme yasağı” alınmış durumda.
Sadece bu iki eyalet bile ABD siyaset sahnesinde “cast” düzenlenirken ona “Godot” rolü oynatabilir.
Ama…
Gene de siyaset analizcileri Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi ihtimalinin “az olmadığı” görüşündeler.
Putin’in trol ordusu Trump’ın kazanması için internette jet yakıtıyla gazlayacaktır.
Tabi Trump mahkemelerden sıyırabilirse.
Netanyahu da Amerika’daki dünyanın en güçlü Yahudi lobisini Trump lehine ağırlık koydurmaya çalışacaktır.
Ancak burada da bir rezerv notu…
“İsrail halkının çoğunluğu gibi Amerika’daki Yahudilerin ve Yahudi armadası lobinin tamamıyla Netanyahu’ya destek vereceği -hiç değilse şu aşamada- kesin değil.”
BAKANLARIN KAVGASI
İsrail’deki bölünmenin giderek artık gizlenemez hale geldiğinin ve caddelerdeki, meydanlardaki protestoların hükümete yansıdığı bir süreç yaşanıyor.
Ulusal güvenlik toplantısında İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir’e azarlarcasına bağırıyor.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant ise Mossad Şefi David Barnea’ya yumruk savuruyor. (Şu satırlar yazılırken bu haber medyada dolaşıma girmişti ve henüz bir yalanlama gelmemişti. Yalanlama gelseydi bile ne derece inandırıcı olurdu!)
Elbette diasporadaki Yahudiler de bölünmüş durumda.
Netanyahu “sahadaki savaşın bitmesinden sonra Gazze’de kurulacak yönetimi” ifade eden “dördüncü aşama” için hiçbir plan ortaya koymuyor.
ABD’nin bastırdığı, Başkan Biden’in, “Netanyahu’nun kulağına fısıldamak, söylemek” değil “bağırdığı” Gazze ve Batı Şeria’yı da kapsayan Filistin devleti formülünü kesinlikle gündem dışı tutuyor.
Savaşın bitmesi için “Hamas’ın bitmesi” gibi neredeyse imkansız bir hedef gösteriyor.
“Hamas liderlerinin ve örgütünün bitirilmesi” gibi daha makul hedeflerle yetinmiyor.
Çünkü…
Hakkında açılmış davalar nedeniyle “savaş halindeki ülkenin başbakanına dokunulmazlık” zırhını taşımayı sürdürmesi gerek.
Hele Biden’den kurtulur, Beyaz Saray’da Trump’la kucaklaşırsa “çift katlı ekmek kadayıfı…”
Ukrayna’da birkaç gün içinde zafer gazıyla savaşa başlayan Putin, umduğunu bulamadı.
Kırım’ı işgal ettiği sırada sadece vozurdamakla yetinen ABD ve NATO Ukrayna’ya saldırdığında hiç beklemediği kadar net ve sağlam karşı tavır koydu. Bu tavır yükselen bir destekle sürüyor bu tavır.
PUTİN’E GÜN DOĞDU
Ama “şans Putin’e Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısıyla gülümsedi” denebilir.
Küresel kamuoyunun dikkati Rusya-Ukrayna savaşından, İsrail-Hamas savaşına yöneldi.
10 bine yakını çocuk olmak üzere 22 bin sivilin ölümü, 50 bin yaralı, ilaç, su, enerji ambargosuyla “insan hakları merceklerinin odağında” artık Gazze var.
Rusların Ukrayna’da yaptıkları hafızalarda flulaşırken Hamas’ın barbarca saldırısıyla başlayan ve İsrail’in 20 mislini aşan kıyımıyla süren “Gazze dosyası” artık ön planda.
Putin de kankası Trump’ın seçimine kadar Ukrayna’daki savaşını sürdürebileceği bir “küresel kamuoyu konforunu yakalamış” gibi.
Bir parantez açayım…
“Rusya’nın Ukrayna’ya işgali başlattığı günden bu yana Netanyahu ABD’nin ve diğer batı ülkelerinin aksine Ukrayna’ya tek bir mermi yardımı bile yapmış değil.”
Ama…
Koşullar değişebiliyor, “Ukrayna’ya hiçbir yardımda bulunmadığı için sempati beslediği” İsrail’in uğradığı saldırı ve Hamas’la savaş Putin’in konforu olabiliyor.
NÜFUSUN CANSIZ YÜZDE 1’İ
Moskova ve Tel Aviv’de (ya da Kudüs’te) Trump’ın seçimine kadar “savaş uzatmaları oynamayı” planlayan Netanyahu ve Putin “bu zaman lüksüne” gerçekten sahipler mi?
İkisinin de işi zor. Çünkü dünya kamuoyu iktidarlara bastırmakta.
Yürekleri sızlatan hesaplar dolaşımda.
“İsrail saldırılarında hayatını yitirmiş 22 bin sivil Gazze nüfusunun yüzde 1’ini oluşturuyor.”
Le Monde bir karşılaştırma yapmış.
Okuyucusuna soruyor:
Fransa nüfusunun yüzde 1’ini -250 bini çocuk olmak üzere- oluşturan 650 bin ölümün yanı sıra milyonlarca yaralı, sakat, travma geçirmiş ve yetim Fransızlar olsaydı ne hissederdiniz?
83 milyon nüfuslu Almanya’nın yüzde 1’i 830 bin…
330 milyon nüfuslu Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzde 1’i 3 milyon 310 bin…
Yani…
Benim için 1 can bile çok önemlidir ama 22 bin Gazzeli’nin ölümü -nispeten küçük görünse bile- nüfusun yüzde 1’i merceğinden bakıldığında çok daha derin anlam kazanıyor.
…………………
Ve elbette bütün bu acıların ve insanlık trajedisinin sebebi olan 7 Ekim barbarca Hamas saldırısını bütün inancımla kınıyorum.
Bir yanıt bırakın