Ülke genelinde, yağışsız geçen kış mevsimi nedeniyle kuraklık yaşanıyor. Kuraklığın hissedildiği bölgelerden Trakya’da baraj ve nehirlerdeki su seviyelerinde ise geçen yıllara oranla ciddi düşüş yaşandı. Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne (DSİ) ait 14 barajda doluluk oranları, geçen yıla göre yüzde 16 düştü. Barajlar arasında Edirne’nin içme suyunun sağlandığı Süloğlu Barajı’nda yüzde 25, Altınyazı Barajı’nda yüzde 42, Kırklareli Barajı’nda yüzde 42, Kayalıköy Barajı’nda yüzde 36, Tekirdağ’ın Naipköy Barajı’nda yüzde 18, Türkmeneli Barajı’nda yüzde 23 oranındaki düşüşler dikkat çekti.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) internet sitesinde yer alan verilere göre, Kırklareli’nin Vize ilçesi sınırlarındaki Trakya’dan İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan Kazandere, Pabuçdere ile Istrancalar’da geçen yıl Eylül ayında yüzde 50 olan doluluk, önemli oranda geriledi. Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 3,42’ye, Pabuçdere’nin yüzde 7,43’e, Istrancalar’ın ise yüzde 38,17’ye düştü. İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan 10 barajdaki doluluk oranı, yüzde 35,38’e geriledi.
MERİÇ VE TUNCA’DA DEBİ DÜŞTÜ
Sıcaklıkların mevsim normallerinin üstünde seyretmesi ve yağış azlığı, Edirne’de nehirleri de etkiledi. Kentin can damarı konumundaki Tunca ve Meriç Nehri’nde önceki yılın aynı ayına göre debiler azaldı. Meriç Nehri’nde geçen yıl 266 metreküp/saniye olan debi, 84 metreküp/saniyeye; Tunca Nehri’nde ise 17 metreküp/saniyeden 7 metreküp/saniyeye düştü.
‘ŞİDDETLİ KURAKLIK GÖRÜLÜYOR’
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, “Son zamanlar ülke ağır bir deprem felaketiyle boğuşurken başka bir doğal felaket olan kuraklıkla ne yazık ki yüz yüze, karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Bölgemizde ve ülke genelinde barajlardaki doluluk oranı ciddi oranla düşmüş durumda. Marmara Bölgesi’nde, İstanbul’u besleyen barajlardaki şu anki doluluk oranları yüzde 35 civarında. Bölgemizdeki 2 barajda Pabuçdere, Kazandere ve Istrancalar’da yüzde 7’ler ve 32’ler civarında. Bununla birlikte ülkemizdeki kuraklık indeksine baktığımız zaman Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı son verilere göre, son 3 aylık, 6 aylık, 9 aylık ve 12 aylık kuraklık indekslerine baktığımızda özellikle son dönemler aşırı kuraklığın olduğu bölgelerde bir artış meydana geliyor. Son 3 aylık kuraklık indekslerine Marmara Bölgesi’nin tamamında şiddetli kuraklık indeksinin görüldüğünü rapor ediyor. Bu tarımsal ve diğer kuraklığı beraberinde getiriyor” dedi.
‘YAĞIŞLAR AZALDI, SICAKLIK ARTTI’
Prof. Dr. Tecer, ülke genelinde kuraklığın nedenlerine bakıldığında, yağışlar ve sıcaklıklarda bazı anormallikler gördüklerini belirterek, “Özellikle 2022 yılı yağan yağışlarda Türkiye ortalamasının altında bir yağış aldığını görüyoruz. Yüzde 4’ler civarında bir azalma var. Marmara Bölgesi’nde bu oran 2-3’lere kadar düşmüş ama neticede uzun yıllar yağış ortalamasının altında bir yağış almış bu bölge ve tüm Türkiye. Kuraklığı doğuran sebeplerden bir tanesi de sıcaklıklar ve sıcaklıklarda bir değişim var. Ona da baktığımız zaman özellikle ocak ayı sıcaklık ortalamalarının Türkiye’de mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Uzun yıllar ocak ayı ortalaması Türkiye’de 2,9 santigrat dereceyken geçtiğimiz ocak ayında bu rakam 5,3 santigrat dereceye çıkmış. Marmara Bölgesi’nde ise durum biraz daha dramatik. Uzun yıllar sıcaklık ortalamaları Marmara’da 5,1 iken, ocak ayı için söylüyorum; bu yıl gerçekleşen ocak ayı 8,6 santigrat derecelere çıkmış ki aşağı yukarı 2-3 santigrat derece bir artma meydana geliyor. Dolayısıyla sıcaklıkların artması, yağışların mevsim normallerinin altında seyretmesi tabi ki beraberinde kuraklığı, barajlarımızdaki doluluk oranlarının düşmesini getiriyor” diye konuştu.
‘TASARRUFLU YAŞAM MODELİNE GEÇMEMİZ GEREK’
“Bu bir doğal afet, iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen bir süreç. Buna yapacak bir şeyimiz yok ama bunun zararlarından korunmak, tedbir almak gerekiyor” diyen Prof. Dr. Tecer, “İçme, kullanma sularımızın tasarruflu kullanılması, tarımsal sulamada kaybettiğimiz vahşi sulamayla kaybettiğimiz suların daha tasarruflu yöntemlere geçerek korunması gerekiyor. Bireysel olarak tükettiğimiz suların kıymetini bilerek daha az kullanarak, tasarruf yaparak kullanma ve yaşam modeline geçmemiz lazım. Bireysel çabaların bu konuda tek başına yeterli geleceğini söylemek mümkün değil. Ülke olarak da ilgili kurum ve kuruluşlar olarak da bu kuraklığın etkisini ortadan kaldırabilecek su kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanabileceğimiz politikalar üretilmesi, bunların uygulanması ve yönetimi ve denetlenmesi de gerekiyor” açıklamasında bulundu.
Bir yanıt bırakın